Kariyer Yolunda Sırt Çantamızda Neler Olmalı?
Çağın İnsan Kaynakları’nda bazı yenilikler düşünüyordum uzun süredir, ilk olarak her ay kitap kampanyasını başlattım şimdi de meslekdaşlarımdan, öğrencilerden, uzmanlardan insan kaynakları üzerine diledikleri konularda blogumda yayımlamak üzere yazı yazabileceklerini bildirdim. Bu anlamda bloguma ve bana uğur getireceğini düşündüğüm meslekdaşım Serhat Levent Kahyalıoğlu’ndan bir yazı rica ettim ve sağolsun kendisi de beni kırmadı. Serhat da benim gibi mesleğinin çiçeği burnunda bir İK’cı. Serhat İK’ya gönlünü vermiş, okuyan, araştıran, tartışan ve kendini geliştiren bir meslekdaşım. Bu anlamda bu mesleği seçmek isteyen öğrencilere ve yolun başındaki meslekdaşlarıma örnek olabilecek biri. Kendisine kariyerinde başarılar dilerim ve en kısa zamanda blogunu da burada tanıtmak istiyorum : ) Şimdi Sevgili Serhat’ın yazmış olduğu yazıyı sizlerle paylaşıyorum:
Başlamadan Önce
Henüz çiçeği burnunda bir İK çalışanı olarak gün geçtikçe bir şeyler öğrenmek, öğrendikçe ne kadar da eksiğim var diye içimde çığlıklar atan çocuğu doyurmak telaşındayım. Okumak, araştırmalar yapmak, paylaşımlarda bulunmak ve doydukça aç kalmayı unutmamak, hep merak etmek…
Aydan hanım’dan konuk yazar olarak yazı gönderebileceğimi duyduktan sonra kolları sıvarken aklımda bir sürü konu vardı. Hayalleri hedeflere dönüştürmek, kariyer planlaması, Motivasyon, Küçük hareketlerle büyük iyileşmeler gibi birçok konuda araştırma yapabilir ve kendi düşüncelerimi de ekleyerek bir yazı oluşturabilirdim. Bu yazıyı oluşturmadan önce İK bloglarını takip edenlerin tanıdığı bir isim olan Gülsün Hanım (Gülsün MÜFTÜGİL) içimdekini özgür bırakmamı fısıldadı. : )
Ben de yola çıkmadan öncesini ve yolculuğumdan edindiklerimi paylaşmak istedim. Aşağıda okuyacağınız yazı o fısıltının rüzgârıyla yazılan bir yazıdır.
GENÇ BİR İKCININ GÜNLÜĞÜNDEN
KARİYER YOLUNDA SIRT ÇANTAMIZDA NELER OLMALI ?
Başlamadan önce
Aktif olarak çalışmaya başlamadan önce bu uzun yola ilk adımımı atarken her insan gibi telaşlarım vardı. Birde bunlara çalışma hayatına dair anlatılanların etkisini de hesaba katmak gerek. Bu telaşlarımdan sıyrılarak düşünmeye başladım ‘’KARİYER YOLUNDA SIRT ÇANTAMIZDA NELER OLMALI? ‘’.Öyle ya uzun bir yoldu bu yol. Fırtınalı, çetin ama hayat boyu sürecek aynı zamanda. Bir sırt çantam olmalıydı ve içine bilgi ve deneyimlerin dışında da bir takım değerler üreterek koymalıydım. Yola çıkmadan önce ilk söylediğim söz’’Çalışmaya başladığın ilk günden son güne kadar önemli olan tek şeyin ‘’İNSAN’’ olduğunu hiç unutma!’’ Oldu. Kendime verdiğim bu söz gün içinde yaşadığım büyük ya da küçük her türlü olayda farklı bakmamı sağladı. Zaman geçtikçe yüreğimden gelen bu sesin iş yaşamımda bana artılar sağladığına şahit oldum. Kurum içi iletişimde, bir organizasyonun bütününü görmekte, operasyon olarak zayıf olduğumuz bir halka üzerinde yeni bir çözüm yolu ararken hep bu söz fikirlerime ışık tuttu.
Doğru olan her şeyi gözlemlemeye ve içselleştirmeye çalışırken kendi hatalarımı ilk zamanlar çok üzüntüyle karşıladım. Bir süre sonra hataların kötü niyetli olmadıkça telafi edilebileceğini ve hatalardan büyük kazançlar elde edebileceğimi gördüm. Bu hatalar illa ki bana ait olmaya bilirdi. Yöneticime ait olan bir hatayı eleştirmek yerine pekâlâ işte böyle yapılmaması gerek diyerek kendime ders çıkarabilirdim. Sırt çantamı açtım ve ‘’Doğruları gözlemlemeye çalışırken hatalardan ders almayı unutma’’ diye ekledim.
Yol devam ediyordu. Çalıştığım şirket mavi ve beyaz yakalılardan oluşmaktaydı. Bu yüzden her insanın kültür ve eğitim düzeyi farklılıklar gösterebiliyordu. Mavi yaka personelimizden bir kişi bana ‘’ABİ’’ diye hitap ediyor ve bu beni rahatsız ediyordu.
İlk başta nazik bir dilde uyardım.’’Samimiyetinizden bu şekilde hitap ediyorsunuz anlıyorum ancak burasının bir iş yeri olduğunu unutmamak gerekir’’ şeklindeydi uyarım. Gayet kibardım ve olması gerektiği gibi yerinde ve doğru bir şekilde anlattığımı düşündüm sıkıntı duyduğum davranışı.
Üstünden zaman geçti ve bu çalışanın hiçbir konuda bana ulaşmadığını gözlemledim. Çok üzülmüştüm. Düşündüm nerde yanlış yaptığımı. Normalde olması gerekeni söylediğimi zannederken çantamda olan ilk maddem şimşekler gibi beynimde yankılandı bir anda. Önemli olan ilk şey insan’dı. O insan bana iş yerinde ‘’abi’’ diye hitap ettiğinde ben onun nerde yetiştiğine, eğitimine, samimi olarak bunu söyleyip söylemediğine, saygısızlık olarak mı bunu yapıyor yoksa gerçekten gördüğü ve bildiği bumu diye hiç mi hiç bakmayarak iletişimimizi daha oluşmaya başlarken bıçak gibi kesmiştim işte bir uyarıyla. Mavi yaka çalışanı olan personelimizin bana gösterdiği bir tutum bana hayat boyu unutamayacağıma inandığım bir ders katmıştı. İletişim dilimiz karakterimizi yansıtmamızın en güzel yoluydu ve gerektiğinde elma gerektiğinde ‘’alma’’ diyebilmek bir İK çalışanı için gerçekten çok önemliydi.
Aramızdaki iletişimi tekrar kurduktan sonra ve EGOMU! bir kenara bıraktıktan sonra personelimizi gerçekten kazanmanın gururunu yaşadım. Bir süre sonra mavi yakalı çalışanımız çalışma arkadaşlarını gözlemlemiş olacak ki bana SİZ diyerek hitap etti. İnanın demeye bilirdi de ben egomu o anda yenmiş ve bilmediğinden böyle davrandığını saygısızlık olarak yapmadığını kavramıştım.
Birkaç gün sonra yöneticimle ofiste çalışırken birden bana yaptığım davranışı takdir ettiğini söyledi ve teşekkür etti. 🙂 Gerçekten kafam karışmıştı. Hangi davranıştı bahsettiği? Cümlenin devamı geldikçe neden bahsettiğini kavramıştım ve bunu onun gözlemlediğini gerçekten fark etmemiştim. Sevinmiştim. 🙂 Yöneticimle konuşurken şunları söyledi. ’’Unvanlar arttıkça dili sadeleşen, statüsünü kişiliğinden ayrı tutan insanlar… Onlar gerçekten şirkette ve herkesin gözünde birer yıldız olurlar’’.
Düşünmemi sağlayan yaşanmışlıklarımdı bunlar benim ve her bir yaşanmışlık bir ders çıkarmaya yeterliydi. Önemli olan bakmak ve görmekti. Düşündüm yöneticimin bu sözünü ve kavramaya çalıştım insanlara dokunmanın önemini ve hala kavramaya çalışıyorum. Bu çalışmayı hiç bırakmamak ve KOLTUK SEVDALISI !! olmamaktır kendim için dileğim.
Yola devam ederken
İK alanında emekleyen bir genç olarak şuanda sırt çantamda bunlar var. Sırt çantamda biriktirdiklerim her geçen gün yaşanmışlıklarımla birlikte artacaktır. ‘’Tamamlanmak’’ diye bir şeye inanmayan ruhum her zaman tazelenmekten yana.
Bahsettiklerim genç bir İK çalışanının günlüğü olarak okunabilir. Ya da her hikâyede olduğu gibi bir şeyler çıkartılabilir. Yaşadığımız dünyada hiçbir insanın diğerinden bir farkı olduğuna inanmıyorum. Hepimiz benzer acılardan, deneyimlerden ve yollardan geçiyoruz. Önemli olan herkesle benzer deneyimlerden geçerken dahi farklı bir bakış açısıyla kendimize kazanımlar elde etmektir.
Her kişinin sırt çantası elbette çok farklı. Hayatta da olduğu gibi iyi ve kötü çalışma hayatının içinde oldukça fazla. Sırt çantamıza koyduğumuz her şey iş yaşamımızdaki değer yargılarımızı ve tutumlarımızı oluşturuyor aslında. Ve karakterimizi yansıtmamızda kullandığımız önemli değerler oluyor bunlar. Eğer siz kariyeri bir zirve olarak görür ve en yukarıya tırmanmak için (statü için) çantanızdaki birikimleri (yükleri!!)birer birer aşağı atarsanız hafifliğinizle belki zirveye daha kolay ulaşırsınız ama ne var ki orda yalnız ve mutsuz olacaksınızdır.
Önemli olan ulaştığınız yer değil yolculuğun nasıl sürdüğüdür ve geride bıraktığınız değerlerdir.
Kariyerin bir zirve değil uzun bir yol olarak yaşanması dileği ile…
cemre çağan
23 Ekim 2011 at 20:35çok güzel ve bir o kadar da haklı bir yazı tebrik ederim
Sibel Özpulat
24 Ekim 2011 at 23:56Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
Eklemek isterim ki biz İK’cılar öncelikle bir zamanlar işe alınabilmek için ve hatta mülakata davet edilebilmek için, özgeçmişlerimizin doğru incelenmesi için, mülakatlarda bizi objektif değerlendirebilmeleri için pozitif, nesnel, anlayışlı ve farkındalığı yüksek İK’cıların olmasını dilerdik. Dolayısıyla şimdi İK’cı koltuklarımızda otururken, her cv’yi incelerken ve her mülakatı değerlendirirken karşımızda, kendisini doğru anlamamızı ve objektif olmamızı bekleyen kişiler olduğunu, geribildirimlerin onlar için ne denli önemli olduğunu, önyargılardan mümkün olduğunca arınmış bir değerlendirmeye tabi tutulmayı ne denli beklediklerini unutmadan, yani; masanın diğer tarafında oturduğumuz zamanları da unutmadan kariyer yolumuzda ilerlemeliyiz. Çantamıza ‘Nereden geldiğini unutma’ kartımızı da almalıyız diye düşünüyorum.
Sevgilerimle…
Serhat Levent KAHYAOĞLU
25 Ekim 2011 at 10:58Sibel Hanım;
Öncelikle yazıyı beğenmenize çok sevindiğimi belirterek teşekkür ederim.
”Sırt çantamızda” olanların farklı olduğunu yazımdada belirtmiştim ve yazımı bitirdirkten sonra gelen yorumlarda hep başka meslekdaşlarımında bu yolda sırt çantasına neler koyduğunu gelen yorumlar üzerinden öğreneceğimi düşünmüştüm.Gelen yorumlarda bunu gözlemlemek benim için gerçekten çok güzel oldu.
Söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum.Koltuğun diğer tarafında otururken, geri bildirim beklerken çekilen karın ağrıları unutulur gibi değil.İnsanlara dokunmak ve koltuk ve sevdalısı olmamaktan bahsetmiştim yazımda ancak kuşkusuz ki bu bahsettiklerim ”nereden geldiğini unutmamak” kavramına yakın terimler olsada bire bir aynı anlamı kapsamıyor.
Katkınız için çok teşekkürler.Bu kavramı içselleştirip,iyice üstünde düşünüp sırt çantamıza koymamız dileği ile…
Sevgilerimle,
Elif AKSOY
26 Ekim 2011 at 09:13Yüreğine sağlık 😉
Kariyer yolunda enerjin hiç eksilmesin …
Damla TURAN
14 Kasım 2011 at 22:45Yazınızın kariyerine yeni adım atanlar için oldukça öğretici olduğunu söyleyebilirim.Bende kariyerime ilk adımı insan kaynaklarında atmayı düşünenlerdenim.Sizin gibi ikcıların bu titizlikle çalıştığını görmek gerçektn güzel.
İş hayatında zirveye geldiğinizde çantanızın güzel deneyimlerle dolu olması dileklerimle
Serhat Levent KAHYAOĞLU
21 Kasım 2011 at 23:30Merhaba Damla hanım;
Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim.Geç bir cevap oluyor bu ama malesef yorum yazdığınızı yeni farkettim.Umarım okursunuz.Yazımın öğretici olduğunu bkariyerine ik alanında yön vermek isteyen bir insan pdan duymak beni çok sevindirdi.
İş hayatına henüz atılmadan sizinde mesleki site ve blogları takip ediyor olmanız beni cok sevindirdi.
Kariyer yolunda sizi mutlu edecek olan işi yapmanız dileklerime,
Serhat Levent KAHYAOĞLU
Abdurrahman Tüfekçi
30 Kasım 2011 at 09:56Merhaba Serhat Bey,
İsminizi Ceyhan Kuyumcu hocamdan duymuştum kariyer merkezindeyim sizinle tanışmayı çok isterim açıkcası. Hayata farklı bakış açılarıyla bakabilen insanlarla sohbet etmek çok hoşuma gider. Görüşmek ümidiyle…
Serhat Levent KAHYAOĞLU
4 Aralık 2011 at 17:12Merhaba Abdurrahman bey;
Yazınıza geç kalmış bir geri dönüş oldu bu ancak işlerim dolayısıyla yeni görebildim.Yazıyı beğenmenize çok sevindim ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Kendim gibi genç İKcılar görmek ve geri bildirim almak çok keyifli.Çok yakında Elif hanımla birlikte blog açıyoruz insan kaynaklarına dair.Umarım sizde takip edersiniz.
Ceyhan hoca’nın üzerimde büyük emeği var ve yazımı İZMİR KARİYER MERKEZİNDE derste okuduğunu benle paylaştığında çok gurur duydum ve mutlu oldum.
Ceyhan Bey’den iletişim için e-mail adresimi alabilirsiniz.Bende sizinle tanışmak isterim.
İK ait blogları ve gelişmeleri her zaman takip edeceğiniz iyi bir çaliışma hayatı diliyorum size
Sevgilerimle,
Adem
20 Ocak 2012 at 14:34Merhaba,
güzel yazı teşekkürler.