İşveren çalışan anne istemiyor
78 ülkede 10 bin kişiyle yapılan bir araştırmaya göre çalışan anneleri işe alabilecelerini söyleyen şirketlerin oranı geçen yıla kıyasla yüzde 44’ten yüzde 36’ya düştü. Türkiye’de ise çalışan anneleri işe almayı planlayan şirketlerin oranı yüzde 52. Çünkü Türkiye’de anneler doğum öncesi işten ayrılmaktansa ücretli veya ücretsiz izin almayı tercih ediyorlar.
Ya başka bir çocuk daha yaparsa korkusu
Şirketlerin yüzde 31’i geri dönen anneleri işe alma konusunda endişeli. En büyük endişe nedenleri ise çalışan annelerin diğer çalışanlardan daha az bağlılık ve esneklik göstereceği (yüzde 37), eğitimden kısa bir süre sonra başka bir çocuk sahibi olmak için işi bırakacağı (yüzde 33) veya becerilerinin güncel olmayacağı (yüzde 24).
Türkiye’de ise işverenlerin özellikle çalışan annelerin esnekliği (yüzde 44) ve becerilerinin güncelliği (yüzde 29) konusunda endişeleri olduğu görülüyor.
Ücret talebinin düşük olması tercih sebebi
Diğer taraftan firmaların yüzde 72’si, doğum izninden dönen ve yarı zamanlı çalışan anneleri göz ardı eden şirketlerin istihdam havuzunun önemli ve değerli bir bölümünü kaçırdıklarını düşünüyor. Ayrıca, firmaların en az yüzde 56’sı çalışan annelerin mevcut pazarda zor bulunan becerilere sahip olduklarını ve yüzde 57’sinin deneyimli olmakla birlikte çok yüksek ücretler talep etmedikleri için doğum izninden dönen annelere değer verdiklerini belirtiyor.
Türkiye’de, çalışan anneleri tercih etme nedenine verilen “ücret talebinin çok yüksek olmaması” cevabının yüzdesi (yüzde 33), küresel ortalamanın (yüzde 70) altında yer aldı. Bu da çalışan annelerin makul oranlarda ücret alma şanslarının daha fazla olduğunun göstergesi olabilir.
Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı azalıyor
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan Türkiye’de Kadının Durumu Aralık 2010 raporuna göre, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım yıllara göre azalıyor. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990’da yüzde 34,1 civarındayken, 2002 yılında yüzde 26,9, 2004 yılında yüzde 25,4, 2009 yılı için yüzde 26 oldu.
İşgücüne katılmayan 100 kadından 62’si işgücüne katılmama nedeni olarak “ev kadını” olmalarını gösteriyorlar. Kadınların uzmanlık alanlarındaki başarılarını da gösteren rapora göre, Türkiye’de uzmanlık gerektiren mesleklerde kadın oranları oldukça yüksek düzeyde ama bürokraside çok düşük.
– Üniversitelerde kadın öğretim elemanı oranı yaklaşık yüzde 41.5. Profesörler içerisinde kadın oranı yüzde 27.4, doçentlerde kadın oranı yüzde 31.6, öğretim görevlileri arasında kadın oranı ise yüzde 38.5. Ayrıca, 154 üniversitenin 8’inde kadın rektör görev yapıyor.
– Devlet Personel Başkanlığı’nın Aralık 2010 yılı verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin yüzde 34’ü kadın, yüzde 66’sı ise erkek.
– Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranının düşük olduğu görülüyor. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 93’ü erkek, yüzde 7’si kadın. Bürokrasinin önemli alanlarından biri olan ve bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu diplomatik görevlerde Türk dışişlerinde görev yapan 110 büyükelçimizden 11’i kadın.
– Ülkemizde kadın vali bulunmuyor. 464 vali yardımcısından 10’u kadın (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010). 801 kaymakamın ise 13’ü kadın (İçişleri Bakanlığı Personel Genel Md. Kasım 2010). 261 kaymakam adayının ise sadece 8’i kadın. (İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, Haziran 2010)
– Kadınların üst düzey bürokrasi içinde durumlarına bakıldığında, 24 müsteşar içerisinde sadece Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı kadın. bakanlıklarda 78 erkek, 2 kadın, müsteşar yardımcısı olarak görev yapıyor.
– Türkiye’de, Bağlı Kurumlar ve Bakanlık bünyesindeki görev yapan genel müdürlerin 9’u kadın. 460 genel müdür yardımcısından 44’ü kadın, 2.569 daire başkanından ise 302’si kadın (DPB, Aralık 2010). Ülkemizde savcıların yüzde 5,2’si, hâkimlerin ise yüzde 28’i kadın. (TUİK, 2008 yılı verisi)
Kaynak: www.yenibiris.com
Yorum Yok